Türkiye siyasetinin yeni gözdesi "5'li çete" tabiri, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Özgür Özel'in ağzında bir mücadele narası olarak yankılanıyor. Özgür Özel, Kemal Kılıçdaroğlu'nun ardından kaptan köşküne geçtiğinde "gemiyi erken terk etmek isteyenler var; ama bizde reis olmayacak, hukuk olacak" diyerek partinin rotasını çizdi.
CHP'nin bu yeni dönemdeki önceliklerini "emekliler, işçiler, halk ve yoksullar" olarak sıralarken, karşı kıyıda Erdoğan'ın "beşli çeteler ve yandaş müteahhitlerle" iş tuttuğunu iddia ediyor.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), "beşli çete" olarak adlandırılan iktidara yakın iş çevreleriyle mücadele ettiğini iddia ediyor.
Ancak, CHP'nin pırıl pırıl ideolojilerle bezeli vitrininin ardında, çelişkilerle dolu bir arka oda mevcut.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan'ın, parti tarafından eleştirilen "5'li çete"yle anılan firmaların avukatlığını yapması, bu çelişkinin somut bir örneği olarak karşımıza çıkıyor. Murat Bakan, adeta parti içinde bir ideolojik tartışmanın ve manfaat ilişkisinin canlı simgesi haline gelmiş durumda. CHP'nin halkçı ve sosyal demokrat çizgisini her fırsatta vurgulaması, ancak Bakan'ın bu tür firmalarla ilişkileri partinin bu trenin raydan çıkmasına neden oluyor.
Murat Bakan ve Çeteleşme İronisi
"Beşli çete" ile mücadele iddiasında bulunan bir partinin, çetenin bir parçası olan firmaların lehine çalışması, sadece basit bir çelişki değil, aynı zamanda partinin ideolojik tutarlılığına yönelik ciddi bir suçlama. Murat Bakan bu firmaların avukatlığını yaparak acaba kimin çıkarını koruyor sorusu, parti içindeki bu çelişkileri daha da derinleştiriyor. Bu durum, CHP'nin halk nezdindeki itibarını sarsıyor ve partinin idealleriyle bağdaşmayan bir görüntü çiziyor.
Evet; işte tam da burada "ideolojik bir tartışma ve manfaat ilişkisi" arasında kalmış bir CHP var.
CHP, ideolojik olarak halkçı ve sosyal demokrat bir çizgiyi savunduğunu her fırsatta belirtiyor. Halkın yanında olmak, eşitlikçi bir toplum düzeni kurmak gibi ulvi hedefler güdüyor. Ancak Murat Bakan'ın durumu, ‘bu trenin raydan çıktığını’ gösteriyor.
Bir yanda "beşli çete" ile mücadele edildiğini söyleyen partinin, diğer yanda bu çetenin bir parçası olan firmaların lehine çalışılması... Bu, sadece bir çelişki değil, aynı zamanda partinin ideolojik tutarlılığına yönelik ciddi bir suçlama.
Sosyal demokratların ve halkın partisi olma iddiasındaki CHP'nin, genel başkan yardımcısının bu firmalarla kurduğu manfaat ilişkisi ne anlama geliyor?
Acaba Murat Bakan, bu firmaların avukatlığını yaparak kimin çıkarını koruyor? CHP'nin mücadele ettiği "beşli çete" ile bu kadar iç içe bir ilişkinin olması, halkın gözünde partinin güvenilirliğini sarsıyor. Bu, partinin idealleriyle bağdaşmayan, halkın çıkarlarına ters düşen bir durum olarak karşımıza çıkıyor.
CHP'nin, Murat Bakan gibi isimlerin partideki pozisyonlarını gözden geçirmesi şart… Parti, ya halkla olan ideolojik bağını güçlendirecek adımlar atmalı ya da bu tür çelişkilerle dolu manfaat ilişkilerini bir kenara bırakmalı. CHP'nin halk nezdindeki itibarı ve politik geleceği, bu tür çelişkilerin nasıl yönetildiğine bağlı olacak.
Murat Bakan'ın durumu, CHP için bir mihenk taşı niteliğinde. Parti, bu çelişkiyle yüzleşip halkın yanında yer almayı seçecek mi, yoksa manfaat ilişkileri içinde sürüklenip gidecek mi? Bu, sadece Murat Bakan'ın ya da Özgür Özel’in değil, tüm CHP yönetiminin ve hatta Türk siyasetinin geleceğini şekillendirecek bir karar olacak.
Özgür Özel ve CHP'nin "mütahitlerle" mücadele edişinin arkasında, kendi evlerindeki bu büyük çelişki yatıyor. Partinin bir yüzü halka, emekliye, işçiye, yoksula "öncelik bizde" diye seslenirken, diğer yüzü, partinin genel başkan yardımcısının, iktidarın gözde müteahhitleriyle olan bu "ortaklık" perdesini aralıyor.
Bir yanda halkın cebini düşünen bir parti, diğer yanda "beşli çete" ile kol kola giren bir başkan yardımcısı. Murat Bakan'ın bu ‘ikiyüzlü’duruşu, Özgür Özel’in "hukuk olacak" sözünü adeta bir ironiye çeviriyor.
Acaba Özel, bu durum karşısında ne düşünüyor?
Parti politikaları gereği "iktidara yakın olan bu firmalar ile kavga ederken", genel başkan yardımcınızın hala bu firmaların avukatlığını yapması, kabul edilebilir bir durum mu? Bu, sadece bir çelişki değil, aynı zamanda parti içi bir yozlaşmanın göstergesi olabilir.
Halk, bu tür çelişkileri gördüğünde ne diyor olabilir?
"CHP bize hukuk getirecek" diyen bir vatandaş, acaba bu durumu öğrendiğinde partisine olan güvenini sorgulayacak mıdır?
Özgür Özel’in ve CHP’nin, bu çelişkili durumları açıklama gereği duymadan, sadece eleştiri oklarını iktidara yöneltmesi, halk nezdinde inandırıcılığını yitiriyor.
Murat Bakan, Florya Gayrimenkul'deki avukatlık görevinden istifa etmeli midir?
Yoksa CHP, bu çelişkilerle yaşamaya devam mı edecek?
Bu, sadece Murat Bakan ya da Özgür Özel’in değil, tüm CHP yönetiminin ve hatta sosyal demokrat yapının test edildiği bir durum.
Tüm bu sorular, Özgür Özel ve ekibinin önünde duruyor. Umarız "hukuk" bu kez gerçekten galip gelir ve partideki bu tür çelişkiler bir an önce son bulur. Yoksa CHP'nin halk nezdindeki "hukuk savunucusu" imajı, bu çelişkiler yüzünden büyük bir darbe alacak.
Bu köşe yazısı, Murat Bakan'ın durumunu ve CHP içindeki genel politik çelişkileri ironik ve eleştirel bir üslupla ele almakta, siyasi sahnedeki "lahana turşusunu" masaya yatırmaktadır. Gerçekten de, halkın ve hukukun yanında olan bir parti bu çelişkileri nasıl çözecek?
Zaman gösterecek.
Murat Bakan'ın Florya Gayrimenkul gibi iktidara yakın şirketlerin avukatlığını üstlenmesi, CHP'nin "5'li çete ile mücadele" iddialarını adeta bir ironiye dönüştürüyor.
Peki, bu durum karşısında partililer neden bir tavır geliştirmiyor?
İşte bu sorunun cevabı, belki de partinin kendi içindeki korkaklıklar ve çıkar ilişkileri ile ilgili.
Bir yandan "ifade özgürlüğü, adalet, halkçılık" diye naralar atan CHP'nin, kendi genel başkan yardımcısının bu açık çelişkisi karşısında sessiz kalması, partililer ve özellikle CHP seçmeni için hayal kırıklığı yaratan bir durum.
Neden mi?
Çünkü bu sessizlik, sadece Murat Bakan'a değil, parti politikalarına, iddialarına ve halkla olan ilişkisine yönelik ciddi soru işaretleri barındırıyor.
"Reis değiştirmek isteyen beşli çetecikler" derken, kendi evindeki reislik oyunlarına göz yumuluyor. Bu, Özgür Özel'in "hukuk olacak" sözlerini de maalesef gölgelemekte. Parti içinde bu tür çelişkilerle mücadele etmek yerine, üstü kapalı bir sessizlik politikası izleniyor. Ancak bu politika, CHP'nin verdiği mücadeleye sekte vurmakta ve partinin güvenilirliğini, samimiyetini sorgulatmakta…
CHP'nin bir diğer çelişkisi de ifade özgürlüğü konusunda. Parti, iktidarın baskılarına karşı dururken, kendi içindeki bu tür ciddi meseleler karşısında neden bu kadar pasif?
İktidarın sermayesine teslim olmuş bir genel başkan yardımcısının orada olmasına neden sessiz kalınıyor?
Bu durum, partinin özgür ifade ve eleştiri hakkını kullanma konusundaki samimiyetini zedelemekte.
Murat Bakan'ın durumu, CHP için bir litmus testi niteliğinde.
Parti, ya içindeki bu çelişki ile yüzleşecek ve gereken adımları atacak ya da halk nezdindeki itibarını ve güvenilirliğini daha da kaybedecek. Özgür Özel ve diğer parti yöneticilerinin bu konuda atacakları adımlar, CHP'nin geleceği açısından belirleyici olacak.
Sonuç olarak;
"CHP bize hukuk getirecek" diyen bir vatandaşın, bu tür çelişkileri öğrendiğinde partisine olan güvenini sorgulaması kaçınılmaz. Özgür Özel’in ve CHP’nin, bu çelişkili durumları açıklama gereği duymadan sadece eleştiri oklarını iktidara yöneltmesi, partinin inandırıcılığını yitirmesine neden oluyor. Murat Bakan, avukatlık görevinden istifa etmeli mi, yoksa CHP bu çelişkilerle yaşamaya devam mı edecek? Bu, sadece Murat Bakan ya da Özgür Özel’in değil, tüm CHP yönetiminin ve hatta sosyal demokrat yapının test edildiği bir durum.