Çeşme’de yargı değil, linç var!

İzmir’in gözbebeği Çeşme’de siyaset yine eski usulle işliyor.

Kim daha yüksek sesle bağırırsa, kim daha hızlı suçlar üretirse, o daha çok “doğru” sayılıyor. Hele ki iktidara yakın bir medya kurumuysan, manşeti de yapıştırırsın, “ithal başkan yardımcısı tutuklandı!” diye.

Kulağa ne hoş geliyor değil mi?

Buyurun, hikâyeye bakalım...

Çeşme Belediye Başkanı Lal Denizli, seçimleri kazandıktan sonra kendi kadrosunu kurmak istemiş. Eee, bu ülkenin yasalarına göre de belediye başkanının böyle bir yetkisi var. Hatta bu bir tercih değil, sorumluluk. “Beraber çalışabileceği, güven duyduğu bürokratları seçmesi” kadar doğal ne olabilir?

Ama gelin görün ki, işte bu noktada kıyamet kopuyor.

Ve ardından gelen klasik senaryo:

“Talimatı kim verdi?”,

“Çeşme’de adam mı kalmadı?”,

“Bir yapılanmanın parçası mıydı?”

Sorması kolay.

Çamuru at, izi kalsın.

Zaten medyada “yandaşın yandaşı” bekliyor köşede; manşet hazır, başlık büyük, hedef açık:“Lal Denizli’yi itibarsızlaştır.”

Esat Tanık…

Seçimi kazanamamış ama o sandığı bir türlü hazmedememiş.

Şimdi çıkmış sahaya, bir elinde komplo teorileri, diğer elinde iftiralar...

Seçimlerde kaybeden Esat Tanık, sahaya yeniden indi. Kazanamamış olabilir ama konuşmakta özgür.

Özgür de…

Soru şu: Her konuşmanın ardında bir sorumluluk, her suçlamanın temelinde bir delil olması gerekmez mi?

Tanık’ın açıklamalarına göre Lal Denizli, adeta bir “talimat memuru.” Atamaları kimden almış? İddia var ama delil yok. “Bir yapılanmanın parçası” diyor... O zaman ortaya koy, belgeyi, bilgiyi, kaydı, vesikayı.

Yoksa bu sadece klasik bir mağlubiyetin hazımsızlık sancısıdır.

Ve asıl meseleye gelelim.

Onur Gülin tutuklandı.

Daha doğrusu bir soruşturma kapsamında gözaltına alındı, ardından tutuklandı. Henüz yargı süreci başlamadı, henüz savunması alınmadı, henüz hakkında bir mahkeme kararı yok.

Ama Yeni Asır manşeti atmış, hükmü kesmiş, siyaseti yönlendirmiş bile.

“İstanbul’dan ithal” diyorlar...

 Ne zamandan beri kamu yöneticisi ithalat kalemine girdi?

Bu memlekette görev değişikliği diye bir şey yok mu?

İstanbul'dan gelen biri bu ülkenin vatandaşı değil mi?

Bu mantıkla bakarsanız, İzmir’den başka bir şehre giden her memur da ‘ihracat’ mıdır?

Peki, şunu soralım: Eğer bu kişi İzmirli olsaydı ve yine aynı soruşturma kapsamında tutuklansaydı, aynı manşet atılacak mıydı?

Asıl mesele şu: “Atamayı kimden aldın?” diye soranlar, asıl kendilerine şu soruyu sormalı:“Kendime bu haksızlık hakkını kimden aldım?”

Lal Denizli seçilmiş bir belediye başkanı. Elbette ki kendi vizyonuyla çalışacak. Elbette ki tanıdığı, güvendiği insanları göreve getirecek. Bu durumdan suç çıkarmak, zorlama bir okuma olur. Amaç belli: Belediyeyi değil, başkanı hedef almak. Çünkü asıl hazmedilemeyen, Çeşme’de değişen siyasi iklim.

Ve şunu da açık açık yazmak gerek: Bir kamu görevlisinin yargılanması başka bir şeydir, o kişi yargılanmadan suçlu ilan edilmesi başka bir şeydir. Masumiyet karinesi, sadece mahkeme salonlarında değil, vicdanlarda da geçerli olmalı.