İşte Alaattin Yüksel’in meclis kürsüsünden yaptığı konuşmanın tam metni…
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zorbalık, sadece, aydınları, gazetecileri, belediye başkanlarını, generalleri hapishanelere doldurmakla yapılmaz. Zorbalık, parasız eğitim isteyen öğrencileri coplayarak, tekmeleyerek ya da onlara sekiz yıl cezalar vererek de yapılmaz. Zorbalık, milletvekillerini zindanlarda yatırarak da olmaz. Zorbalık, Ergenekon davalarıyla, Balyoz davalarıyla, KCK davalarıyla da olmaz. Baskı ve zorbalık, “ileri demokrasi” adı altında, çağdaş yöntemlerle de yapılabilir, AKP yasalarıyla da yani yapılabilir. Tüm bağımsız kurumların -Rekabet Kurumu, İMKB, BDDK, maliye- hepsi de çok güçlü silahlar bunlar. Yürütmenin kontrolüne alırsınız, sonra da istediğinizin üstüne salarsınız. Hükûmet, baskıcı, zorba anlayışını hayatın her alanına yaymaya çalışıyor. Meclis gündemine getirdiği her yasa tasarısı öylesine esnek, nereye çeksen oraya giden, öylesine ağır, antidemokratik, güçlü yetkilerle donatılmış ki tüm kanunlar -kentsel dönüşüm gibi, 4+4+4 gibi, 2B gibi, şimdi görüşmekte olduğumuz Sermaye Piyasası Kanunu gibi- bu hükûmet elinde tehlikeli bir silaha dönüşebiliyor. Hükûmet, hatta tek tek bakanlıklar, toplumun değişik kesimlerini, taraf olmayanları bu silahlarla, bu yasalarla bertaraf edebilir.
İZMİR’İN GÖBEĞİNDE
Hükümete bağlı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı en etkili kurumlardan birisidir. Özelleştirmeyi hedeflediği birimleri daha yüksek fiyatlarla okutabilmek için akla mantığa sığmayan, zücaciye dükkanındaki fil misali düzenlemeler yapılabiliyor. Örneğin, İzmir’de, kentin göbeğinde Alsancak Limanı’nı daha yüksek fiyatlardan özelleştirmek, yandaşlara yeni işler, yeni rantlar yaratmak amacıyla kentin göbeğinde 98 bin metrekare Türkiye’nin en büyük alışveriş merkezini planlayabiliyor, 38 bin metrekare otel inşaatını düşünebiliyor, dükkanlar düşünebiliyor. İzmir’in trafiği felç olmuş, kentin trafiği felç olmuş, İstanbul’a dönüşmüş, umurunda değil hükûmetin. İzmir’deki 400 bin esnafın işi zora girmiş, sıkıntıya girmiş hiç umurunda değil.
Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısı hazırlanırken de aynı anlayışla davranılmıştır. “İstanbul’u finans merkezi yapacağız.” teraneleriyle tek başına para etmeyecek olan İMKB’yi Altın Borsasıyla birleştirerek, İzmir’in gözbebeği VOB’a zorla el koyarak yeni bir değer yaratma peşindeler. Bu değerin adı İstanbul Borsası Anonim Şirketi olacak. Bu tasarı, özelleştirme amaçlı hazırlanmış bir tasarıdır.
VOB’U İZMİRLİLER YARATTI
Değerli milletvekilleri, VOB, yani Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası İzmirlilerin yarattığı, İzmir’e ait bir değerdir. İzmir Ticaret Borsasının 2005 yılında yoğun çabaları sonucu kurulmuş, İzmir Ticaret Borsasının yüzde 17 ortaklığı, TOBB’un yüzde 25 ortaklığı, İMKB’nin yüzde 18 ortaklığı ve 8 önemli bankamızın küçük hisselerinden oluşmaktadır. Türkiye’nin ilk ve tek türev ürünler borsasıdır. VOB, kısa sürede çok hızlı büyüyerek, bütün dünyada çok önemli bir kurum haline gelmiş, önemli prestij kazanmış, güvenilir bir kurum haline gelmiş, İzmir’i ve Türkiye’yi uluslararası sermaye Piyasası alanında başarıyla temsil etmiştir.
VOB, ilk yıl 3 milyar TL olan işlem hacmini 2011 yılı sonunda 440 milyar TL’ye çıkarmış, VOB’un kısa süredeki bu başarısı bazılarının iştahını kabartmış olacak ki, Hükûmet, 2010 yılında İstanbul Finans Merkezi Projesi’yle İMKB, VOB ve İstanbul Altın Borsasını tek çatı altında toplamak üzere bir plan yapmıştır. Önce, İMKB’nin yönetimine egemen olmuştur Hükûmet, yönetim kurullarında daha fazla sayıda üye atayarak bir ölçüde bu kurumları devletleştirmiştir. İMKB’yi de devletleştirdikten sonra, başına da bir İzmirli getirmiştir ve İzmir’in değerini, VOB’u bir İzmirli eliyle yok etme planını yapmıştır. Bu değerli İMKB Başkanımız İzmir Ticaret Borsasının 120’nci Yıl Dönümü toplantılarında İzmir’de beraber olduğumuzda, bu Hükûmetin aslında bu konuda ne kadar kararlı olduğunu orada yaptığı açıklamalarla ortaya koymuştur. tüm İzmir’in itirazlarına rağmen, tüm İzmir’in karşı çıkmasına rağmen, bütün odalarının, iş dünyasının ve sivil toplum dünyasının, entelektüel dünyanın, herkesin karşı çıkmasına rağmen, bu işin mutlaka olacağını kendi çocuklarından örnek vererek- “Yetiştirdiğiniz kızınızı evinizde saklayamazsınız, gelin bunu verin” demiştir. “Gönülsüz isek ne olacak'” dediğimizde de, kullandığı ifadelerle bu işin zorla yapılacağını daha o günden bütün İzmirlilere hissettirmiştir.
Değerli arkadaşlar, burada, bu tasarının sonuna… Tasarıda aslında yokken, alt komisyonda yokken, komisyondaki görüşmeler sırasında verilen bir önergeyle tasarıya çağrı maddesi eklenmiştir. Ve VOB’a, Borsa İstanbul A.Ş’ye yüzde 5 hisse karşılığında teslim olması önerilmektedir. Bu yüzde 5’i nereden buldunu? diye baktığımızda İMKB Başkanı, yaptığı açıklamalarda 4 ayrı değerleme şirketine “VOB, Altın Borsası ve İMKB’yi aynı çatı altında birleştirdiğimizde Borsa İstanbul’un değeri ne kadar olu? diye sormuş. Karşılığında 4 milyar TL olur yanıtını almıştır. İstinye’deki arazi hariç, yani yüzde 5’ini VOB’a verdiğiniz zaman 200 milyon TL yapar.
İZMİRLİLER OLARAK REDDEDİYORUZ
VOB, tüm İzmir karşı çıkınca bu konuda zorlamalar başlamış, baktılar ki gönüllü olmayacak Türkiye’nin ilk ve tek türev borsası VOB varken, vadeli işlemler ve opsiyonlar işlem yapma yetkisi SPK tarafından İMKB’ye verilmiştir, anlaşılır gibi değildir, bu bir zorlamadır, VOB’u teslim olmaya zorlamaktır. VOB’un değerini düşürerek ucuza kapatma anlayışını İzmirliler olarak reddediyoruz. İMKB Başkanı, 21 Mayısta bir televizyon programında “VOB ile İMBK birleşirse işlem hacminin dört katı artacağını belirtmiştir.” Yani bu VOB eşittir 3 İMKB demenin bir itirafıdır aynı zamanda.
VOB yönetimiyle hiçbir şekilde görüşme yapılmamıştır. Bu bir zor alımdır, bu bir gönülsüz teslim almadır, bu bir tecavüzdür değerli arkadaşlar.
Ve bizim bu geçici maddelere geldiğinde grup olarak vereceğimiz 2 önerge olacaktır. Teslim olmaktan başka çaresi yok çünkü VOB’un. Hiç olmazsa VOB’a biçilen değerin yüzde 5 yerine bu oranın yüzde 8’e çıkartılmasını ve VOB’da çalışan 76 değerli personelin de bir şekilde yeni Borsa İstanbul AŞ’de değerlendirilmesini talep edeceğiz.
İzmir’in yarına olan bu teklifimize İzmir’in AKP’li Milletvekilleri umarım destek verir.
BU İZMİR DÜŞMANLIĞIDIR
Bu yaklaşımlar girişim özgürlüğüne ağır bir darbedir, bu yaklaşımlar İzmir düşmanlığıdır. Hükûmetin İzmir’e değer katma, İzmir’e hizmet etme palavralarını bir kenara bırakmasını istiyoruz. İzmir’e engel olmayın yeter, bizim değerlerimize el koymayın, gölge etmeyin yeter. Bu anlayışınızın yanıtını ilk seçimlerde İzmirlilerden de tüm Türkiye’den de alacaksınız, tüm zorbalar gibi tarihin çöplüğünde yerinizi alacaksınız.