BİYOÇEŞİTLİLİK YOK EDİLİYOR
Prof. Dr. Güven, orman ve mera alanlarının tahribatının ÇED görüşünde kriter olup olmadığını ve ÇED raporlarında danışman firmaların birbirinin benzeri raporlar sunabildiği için Bakanlığın ülkenin biyoçeşitliliğini tehdit eden HES inşaatlarına karşı bu çeşitliliği korumak için aldığı tedbirlerin ne olduğunu sorduğunu, yine aldığı cevaba şaşırdığını belirtti. Güven, “Bakanlık, istenilen düzeyde olmayan, bir danışman firmadan diğerine benzer raporların çıktığı ve formaliteden öteye geçmeyen ÇED raporlarında göz yumulan orman ve mera tahribatına, raporlar ve kurumlardan alınan görüşler çerçevesinde 'saygı gösterilmesini' istedi” dedi.
Güven, “Halbuki dünyada yalnızca ülkemizde yetişen bitki türleri de mevcut. Örneğin Antalya’nın Kemer ilçesinde, Beydağları Sahil Milli parkı sınırında bulunan Kesme boğazına yapılacak bölgede 111 önemli bitki türü bulunmakta ve HES projesinin tehdit ettiği türler arasında dünyada yalnızca bu bölgede yetişen Kemer Orkidesi ve Olimpos Safranı gibi bitkilerin de dünyada yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır.” Diyerek, AKP hükümetinin HES projelerine onay verirken neleri yok ettiğini, yurttaşların nasıl etkileneceklerini, tarımın ne olacağını ve kısa bir süre sonra ülkemizin çölleşebileceğini düşünmediğini söyledi.
DOĞAL YAŞAM TEHLİKEDE
Dere yataklarında bırakılması gereken su miktarının da doğal hayatın devamı açısından önemine değinen Güven, bu konu ile ilgili de “Yönetmelikle getirilen 'son 10 yıllık ortalama akımın en az yüzde 10'u' kriteri yerine Bakanlığınızın her akarsu için havzasının doğal dengesini devam ettirebilecek ve diğer su haklarını güvenceye alacak bir oranı önceden belirleyip HES inşaatı yapmaya talip olacaklara ilan etmesi gerekmiyor muydu'” sorusunu yöneltti. Güven, aldığı "dere yatağında son on yıllık akımın yüzde 10'undan az akım olması halinde suyun tamamının doğal hayatın devamı için mansaba bırakılacaktır" şeklindeki cevabın inandırıcılıktan uzak olduğunu kaydederek, “Yönetmelikle dereye bırakılacak su miktarı ve zamanlamasının tespiti şirkete, onayı ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na bırakılmıştır. Üzerinde HES kurulu bir derenin akımının yüzde 10'un altına düşmesi durumunda, santral yönetiminin derede doğal hayatın devamı kaygısında olması bir ticarethanenin kar etme ve üretimi sürdürme mantığına ters düşmektedir. Böyle bir durumda, dere yatağında kalan su da tesisin işletilmesinde kullanılmaya devam edecek, derede doğal yaşam tehlikeye girecek, çiftçinin dere suyundan faydalanma imkanları da güçleşecektir” diye açıklama yaptı.
İŞÇİ ÖLÜMLERİ SAKLANIYOR
Prof. Dr. Güven ayrıca HES inşaatları sırasında meydana gelen işçi ölümlerini de sordu. Güven, işçi ölümünün olmadığı yönündeki cevabı eleştirerek şunu söyledi: “HES inşaatlarında meydana gelen kazalarda işçi ölümleri yıllardır devam ederken, DSİ kontrolündeki HES'lerde kaza olmadığı söyleniyor. Danışman firma kontrolündeki denetimlerin aksaması nedeniyle meydana gelen kazalar için ise sadece, hala kanuni çalışmaların devam ettiği belirtiliyor.”