Ulaştırma eski Bakanı, AK Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı ve İzmir milletvekili Binali Yıldırım, Ben TV Genel Yayın Yönetmeni Erol Yaraş’a çok özel açıklamalarda bulundu.
Ankara’da bir toplantı gerçekleştirdiniz. Bir değerlendirme toplantısı. Peki nasıl bir değerlendirme çıktı ortaya'
Ege Bölgesi genelinde kaybedilen tüm illerin adayları birlikte bir toplantı gerçekleştirdik. Manisa, Aydın, Muğla ve İzmir. Teker teker arkadaşlar değerlendirme yaptılar. Biz de İzmir olarak değerlendirmemizi yaptık. Milletvekillerimizin tamamı da bu seçim değerlendirmesine katıldı. Orada bütün arkadaşlarımız görüşlerini ortaya koydu. Bu değerlendirmede, kazanamamamızın nedenleri neler, nerede işler kötü gitti, nerede zafiyet vardı bunlar masaya yatırıldı.
SORUMLULUK BANA AİT
Siz İzmir’i nasıl özetlediniz'
İzmir’de seçimin kazanılmamasının sorumluluğu bana ait dedim. Seçimi biz kaybettik. Bir sorumlu varsa başka yerde aranmasın. Amacımız seçim kazanmaktı, ama kazanamadık. Tamamen de kaybettik gibi algılanmamalı. Sonuç olarak belediye sayımızı 1’den 6’ya çıkardık. Oyumuzu genelde yüzde 6 artırdık. Oy miktarı olarak da yüzde 58 artırdık. Hatta 2011 seçimlerine göre de oyumuzu 22 – 23 bin civarında artırdık. Bu bağlamda 2011 oylarının üzerine çıkan nadir illerden biri İzmir. 23 büyükşehir meclis üyemiz varken 50’ye çıkardık. Kısmi bir başarıdan söz edilebilir. İç değerlendirmeler olarak teşkilatın buradaki rolü, adayların seçiminde yapılan zafiyetler, meclis üyesi adaylarının yeterince çalışıp çalışmadığı ve bir de genel konjonktürün İzmir’i olumsuz etkilemesi gibi konuların üzerinden durduk.
DAHA İYİ ORGANİZE OLABİLİRDİK
Yani 17 Aralık süreci İzmir’i etkiledi mi'
Bütün Türkiye’de 17 Aralık sürecinde bir ayrışma yaşandı. Bu ayrışma özellikle Anadolu’da AK Parti’yi artı yönde etkiledi. İzmir’i, Ege’yi ve Trakya’yı ise eksi yönde etkiledi. Biz bu etkileri azaltmak için büyük bir gayretle çalıştık. Teşkilatla adaylarımız arasında bazı sorunlar da oldu. Ama yolun ortasında onları da normalleştirdik. Bir de tabii ki paralel yapıdan dolayı onun etkisinde olan arkadaşlar vardı. Doğal dirençleri oldu, kimisi ayrıldı, kimisi vazgeçti. Öz eleştiri yapmak gerekirse sandıklarda daha iyi organize olabilirdik. Aklımızda öyle bir şüphe var. Biz sandıklarda kaybettik. Bizden kaynaklanan eksiklikler, hatalar var. Bir de bizim dışımızda seçim kurullarından kaynaklanan sorunlar var. Orada itirazlar maalesef dikkate alınmadı. O konuda açıkçası zorlandık.
İŞİN KURDU OLMUŞLAR
Bu konuyla ilgili avukatlarınıza bir talimat vermiştiniz, onunla ilgili bir şey çıktı mı'
Neticede iki taraf da itirazda bulundu. Aradaki fark, iptal edilen oylardan çok çok fazlaysa o zaman seçim kurulları çok üzerinde durmadı. Ancak kritik birkaç ilçede bunu dikkate aldılar. Özellikle Selçuk’ta CHP çok ısrarcı oldu. Konun Yüksek Seçim Kurulu’na taşıdı. Burada yaşanan aksaklıklar sadece bizim söylemlerimize dayalı değildi, somut deliller de vardı. Torbaların açılıp oyların aktarıldığı biliniyor. Hatta mazbata getirmemişler, orada boş kağıt veriliyor, onları biri doldurup imzalayıp veriyor. Burada tabi bizim arkadaşlarımızın da acemiliği var. Sandıkları saydık, listeleri yaptık, iş bitti zannediyorlar. Kaldı ki öyle değil. İş, birleştirme tutanaklarının icmalinin yapıldığı yerde bitiyor. Orada çok şeyler oluyor. Uzun yıllardır seçimlerde çalışanlar deyim yerindeyse işin kurdu olmuşlar. Bir sıkıntı daha var. Muhtar seçimiyle belediye seçimlerindeki yanlışlık. Ben bunun bir yanlışlık olduğunu düşünmüyorum. Burada bilinçli yapılan bir şey var. Bizzat ben yaşadım. Size 3 tane pusula veriyorlar. İçeri giriyorsun muhtarlık pusulası var, zarf yok, size de bir şey söylenmiyor. Siz de hepsini aynı zarfa koyuyorsunuz ve böylece oy geçersiz sayılıyor. Bu kadar geçersiz sayılan oya yazık. Maalesef bu durum acemilikle veya hatayla izah edilebilecek bir şey değil. İnsanların iradesine ve tercihine bir anlamda yönlendirme yapıldığını düşünüyorum.
Metropolde kaybettiğinize çok üzüldüğünüz ilçeler var mı'
Ben Karabağlar’ı, Bayraklı’yı, Buca’yı kazanacağımızı düşünüyordum. Bornova’da tereddüdüm vardı. Bunu yanı sıra açıkça MHP’nin CHP’ye destek verdiği görülüyor. MHP’nin genel oylarına bakıldığında yüzde 7’lere kadar gitmiş, belediye meclislerinde ise yüzde 13’lerde. Bizim de Karabağlar’da farkımız 2,7 puan. 5 bin oy alsak Karabağlar’ı alacaktık. Ki bu ilçelerde biz hep yüksek görünüyorduk, onlar da kaybedeceklerini öngörüyorlardı. Aliağa ve Kiraz’da da aynı destek görüldü. Sandıkta işbirliğine gittiler.
Kırıcı bir süreç geçtiğini düşünüyor musunu? Özellikle Aziz Bey’in bazı sözleri sizi üzdü mü'
Seçim kampanyası sürecinde kabul edilebilir şeyler bunlar. Ancak hoşuma gitmeyen iki tane husus oldu. Birincisi ‘ithal aday’ yakıştırması, ikincisi de ‘dürüste, namusluya oy verin’ söylemleri. Bunlar çok hoş olmadı. Ara ara 17 Aralık ile ilgili İzmir’de öne sürülen konular oldu. Bunlar rahatsız ediciydi.
Ama siz yargılama sürecinden hiç bahsetmediniz değil mi'
Hayır etmedim. Yargılama devam ettiği için o işe girmek istemedim.
AZİZ BEY’İ TEBRİK ETTİM
Peki bu sözlerden dolayı Aziz Bey’e kırgınlığınız var mı'
Hayır yok. Zaten kendisini aradım tebrik ettim, başarılar diledim. Biz sürekli yerelde kaldık, yerel projeler konuştuk, İzmir’i anlatmaya çalıştık. Belediye başkanlığını 3 dönem yapamadığını ifade ettik. Neler yapması gerektiğini söyledik. Söylemimiz sürekli yerel olmasına rağmen, ulusal gündem rakiplerimize ciddi avantaj sağladı. Hiç yerele giremediler, girseler de çok başarılı olamayacaklarını gördüler. Sürekli ulusal gündemle işi idare etmeye çalıştılar.
İzmirlilere de bir kırgınlığınız yok anladığım kadarıyla. Çünkü bir söyleminiz var “Torbalı’da gönüllere girin” şeklinde. 2015’in hazırlıkları şimdiden başladı diyebilir miyiz'
Aslında İzmir’de biz 1 milyona yakın hemşerimizin desteğini almışız. Bunu yok sayamayız. Bu kadar insan bize gönül vermiş, bize inanmış. Bu insanları yüz üstü bırakamayız. Bizim, 1 milyonu nasıl 1,5 milyon yaparız bunu düşünmemiz lazım. Ama ben inanıyorum ki bize oy vermeyen ama aynı zamanda husumet beslemeyen de bir o kadar daha insan var. Bu bizim için büyük bir fırsat. Zamanı gelince insanlar bu tercihini kullanacak.
İzmir ile ilgili projeler belediye anlamında değil ama bakanlık anlamında üstlenilebilir mi'
Marmaray projesinin açılışında, İzmirli arkadaşlar keşke bizim de böyle bir projemiz olsa dediler. Ben orada şunu söyledim; “İzmir’in ihtiyacı olan her türlü projeyi yapmaya hazırız, yeter ki İzmir hazır olsun.” O günlerde de buna itirazlar vardı, olmaz, yapılmamalı dediler. Ben de orada şunu dedim; “al kardeşim gel yap derseniz ben buradayım, hemen başlarız.” Çünkü biz özellikle körfez geçiş projesini 2011’de başlatacağız demiştik, başlattık. Projelerini bitirdik, her şeyi hazır. İzmir bu işe yol verecek, biz de ona göre başlayacağız. Şu an bakan değilim ama İzmir milletvekiliyim ve bunu yapılması için elimden geleni yaparım. Ben 1414 projeyi de, seçimi kazanamadık ama İzmir için büyük bir kazanım olarak görüyorum. Bu projeler sahiplenirse, biz de her türlü iradeyi ortaya koyarız, bir kıskançlık göstermeyiz.
ŞEHİR, ÇARESİZ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR
Peki siz İzmir’de en çok neyin eksikliğini hissettiniz'
Her ilçenin sorunu farklı. Ama genel anlamda bize gelen en önemli şikayet İzmir’in köye döndüğü yönündeydi. İzmir’i köy olmaktan kurtarın diye feryat ediyorlardı. Bu söylem tabi ki rakibimizin çok hoşuna gitmedi. Bunu bir metafor olarak kullanma ihtiyacımız bile olmadı. Çünkü her gittiğimiz yerde bunu duyduk. İzmir’in yıllar geçmesine rağmen ilerlemediği, hatta eski günlerini aratır hale geldiği söylendi. Şehirde bütüncül bir bakış açısı yok. Bir iş yapılacak, günü birlik kararlarla oluyor. Şehrin anayasası master planlarıdır. İlçe belediye başkanları tamamen bir dayatmayla karşı karşıya. Aziz Bey bir şey gönderiyor, bunu imzala diyor, imzalıyorlar. Neden imzalıyoruz diye sorgulama hakları yok. Bu şekilde şehir bir yere varamaz. Birine başka emsal veriyorsunuz, diğerinin kaşını gözünü sevmiyorsunuz ona farklı emsal veriyorsunuz. Bu keyfilik. Şehrin geleceğine yönelik bir anayasa olmadığı için bunlar yaşanıyor. İzmir derlenip toparlanamıyor. Bir şehrin marka değerini oluşturan şey imar yapısıdır. İmar yapısına bakıyorsunuz bunaltıyor insanı. 15 yıl içerisinde bunların bir noktaya gelmiş olması lazım. Sürekli bunların lafını ederek bu şehirde yaşayan insanları ikna edemezsiniz. İnsanlar bir şeylerin değiştiğini görmek istiyorlar. Bütün kesimler istiyor. Sahilde yaşayanlar mutlu, dış çeperlerde yaşayanlar mutsuz diye bir şey yok. Geleceğe yönelik olumlu beklenti, heyecan, İzmir’in hiçbir kesiminde yok. İzmir, gittikçe fakirleştiğini, gerilediğini, beyin göçü verdiğini düşünüyor. İzmir, bu sorunları kaderiymiş gibi algılamaya başladı. Bu kötü bir şey. Şehir, çaresiz olduğunu düşünüyor. İzmirliyi bu şekilde düşündürmeye kimsenin hakkı yok. Bu şehrin CHP’yi taşımak, AK Parti’ye karşı korumak gibi bir misyonu olamaz. Şehrin, kendi geleceği için bir mücadelesi olması lazım.
GELECEĞİ PARLAK DEĞİL
İzmir’i nasıl bir 5 yıl bekliyor'
İyimser konuşmak isterim, netice de İzmir benim siyaset yaptığım bir şehir. İzmir’i yerel yönetimler anlamında çok parlak bir 5 yıl beklemiyor. Eğer bakış açılarını değiştirmezlerse, hala şikayet modunda olurlarsa İzmir kaybetmeye devam edecek. Mazeret aramak yerine çözüm üretmek, bir şehrin yöneticisinin en önemli konusu olmalı. Mazeret üretmekle, kamuoyunu meşgul etmek bir gelenek haline geldi. Başlangıçta rağbet görüyordu ancak sonrasında insanlar ‘başka bir şey yok mu, hepsi bu mu’ deme noktasına geldi. Her fırsatta iş yapmak değil de, gündem oluşturmaya yönelik bir hazırlık çalışması var. Öyle zannediyorum ki belediye başkanları ve diğer başkanlar şehre bakıyor, sorunlara bakıyor, gözleri gülüyor, cesaret edip işin esasına giremiyorlar.
BAŞKAN’IN EKİBİ YOK
Belediye’deki en büyük sorun sizce nedir'
Başkan’ın ekibi yok. Eğer ekibi olsaydı bu işler çoktan hallolurdu. Ekip, mahiyetinizdeki insanlara güvenmekle olur. Onlara yetki devretmekle olur. Bir belediye başkanının tüm detaylara hakim olması mümkün değil. Başkan rotayı verir, detaylarla uğraşmaz. Kusura bakmayın ama her şeyi çok bilen adam bir şeyi bilmez.
GEÇMİŞE SÜNGER ÇEKTİM
Sizden gelip bir konuda yardım isteseler yardımcı olur musunuz'
Her zaman. Hiçbir husumet duygum olmaz. Şehrin faydasına olacak her işte varım. Ben geçmişe bir sünger çektim. Hiçbir şekilde onların etkisinde kalıp ‘elime düştüler, bunun acısını çıkarayım’ gibi bir duyguyla hareket etmem. Bize yakışmaz, İzmir’e de bunu layık görmüyorum.
17 ARALIK OLMASAYDI, KAZANIRDIK
Şayet Türkiye 17 Aralık sürecini yaşamasaydı İzmir’de sonuç değişebilir miydi'
Tabi bunu rahatlıkla söyleyebilirim, sonuç farklı olacaktı. CHP çok zorlanacaktı, onları kesinlikle yakalayacaktık. Ki zaman zaman yakaladığımız yerler de oldu. 15 gün arayla anketler yaptırdık. Yüzde 40’ın üzerine çıktığımız zamanlar oldu. Anketler testere dişi gibi oldu. Bir zıpladı bir indi. Mart ayında da yüzde 31’i gördük.
HAYIRLISI...
Vekillikte 3 dönemi doldurdunuz. Bundan sonra nasıl bir yön izleyeceksini? Eğer Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa, Başbakan olması beklenen 2-3 isimden birisiniz çünkü… Afyonkarahisar’da bir şeyler netleşmişti sanırım.
Afyonkarahisar’da daha ziyade cumhurbaşkanlığı süreciyle ilgili konuşuldu. Başbakanımızın cumhurbaşkanlığına aday olup olmamasıyla ilgili olarak milletvekillerinin görüşleri alındı. Cumhurbaşkanlığı sonrası süreçle ilgili değerlendirme yapmakla beraber bu değerlendirme çok ağırlıklı değildi. Orada sadece gündeme getirilen şey, burasıyla ilgili, Başbakan aday olur ve cumhurbaşkanı olarak seçilirse, parti ayakta kalır mı, kalmaz mı bunlar yersiz endişelerdir. Bu kadar yıl sonra bu partinin kurumsal kimliği oluşmuştur. İnsanlar bugün var yarın yok. Bu partilerden kimler geldi kimler geçti. Dolayısıyla, olayı kişilere endeksli sürdürmenin uzun vadede siyasette hiçbir anlamı yok. Partimizde Başbakanımız sonrası bu görevi yapacak çok değerli arkadaşlarımızın olduğu konusunda tam bir mutabakata varıldı. Benim zaten 2015’e kadar görevim belli. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarına göre yeni gelişmeler yaşayacağız ve orada yeni hükümet oluşacak, partinin kongresi olacak. Şahsımla ilgili söylenen bazı şeyler var evet. Memleketimiz, milletimiz için hayırlı olan neyse o olsun. Allah her şeyden önce hakkımızda hayırlısını versin. Olacak neyse olur.