Hayatın gailesiyle her geçen gün içtenliksiz gülüşlerle var olmayan mutluluğumuzun taklidini yapıyoruz. İnsanları gönülden sevmenin gizemli büyüsü hoşgörü kültürümüzü unuttuk,
Kendimizden başka en yakınımız bile herkesi eleştiriyoruz. Kırıcı sözlerle kişiliğini rencide ediyoruz. Küçücük yanlışlarına bile anlayış göstermeyen kaprisli, çekilmez bir insan olduk.
Önceden dost olduklarımızla yabancılaşıyoruz. Aramızdaki karşılıklı sevgi bağının giderek sadakatsizliğe ve ihanete dönüşmesini olağan bir şeymiş gibi artık umursamıyoruz.
Gelecek kaygısının yarattığı karamsarlık nedeniyle bizleri bekleyen olumlu ya da olumsuz sürprizlerin yaşamımızı nasıl etkileyeceğini bilinmediğimiz için bir panik atak içindeyiz.
Oysa güz günleri küçük bir esintiyle dalından düşen hazan yaprakları gibi savrulup giden yıllarımızın bir daha geri gelmeyeceğini unutmadan hayatta mutlu olmaya çalışmalıyız.
Kimliğimiz, kariyerimiz ve konumumuz ne olursa olsun, inişli çıkışlı gizemlerle dolu hayat merdivenimizdeki yolculuğumuzun öyküsünü ancak kendimizin yazabileceğini unutmamalıyız.