1974 Kıbrıs Barış Harekâtından bir süre sonra CHP-MSP koalisyon hükümetindeki başbakanlık görevinden istifa eden Ecevit, eşi Rahşan hanımla aile dostları Muhsin Bilgehan ailesini ziyaret için geldiği İzmir’den Ankara’ya dönüyordu.
Kendisini uğurlamak için Çiğli Havaalanı VİP salonunda, İzmir Valisi Orhan Erbuğ, CHP İzmir İl Başkanı Ekrem Bulgun, Muhsin Bilgehan, Karşıyaka CHP İlçe Başkanı Hayrettin Öngünşen ve Karşıyaka ilçe yönetim kurulu’ndan ben vardım.
Türk siyasi yaşamının büyük devlet adamı Ecevit’in VİP salonunda çayını yudumlarken, bizlere hissettirmemeye çalışsa da düne kadar miting meydanlarında kendisi için toplanan yüz binlerin gök gürültüsünü andıran coşkulu alkışlarını arayan hüzünlü bakışları, onca yıldan beri usumdan hiç çıkmamıştır.
Genel başkanlığı döneminde, “Ortanın Solu” hareketinin, sonradan ideolojik değil de koltuk kavgaları yüzünden örgütsel olarak, sosyal demokrat ve demokratik sol ekip adıyla ikiye bölünmesini bir türlü içine sindirememişti.
12 Eylül darbe yönetimi, 1983’de demokratik parlamenter sisteme geçilmesi için siyasi partilerin kurulmasına izin verince, CHP’nin yerine kurulan SODEP’İ, siyasi yasaklı olduğu için dışarıdan yönetmesi için yapılan çağrılarına sıcak bakmıyordu.
İzmir’de Muhsin Bilgehan’ın evinde, Dr. Sedat Akman ve Av. Rıfat Özer’inde bulunduğu bir toplantıda yine aynı konu gündeme gelince mealen, “Ben taktik adamı değilim. Ben strateji adamıyım. Başında olmadığım bir partiyi arkadan yönetmek benim karakterim değildir. Kaldı ki, bu partideki bazı kişilerle baş edemem; sırtımı yere getirirler.” Diyen Ecevit son noktayı koymuştu.
1973 Milletvekili genel Seçimlerinde ünlü “Ak Günler” seçim bildirgesi ve “Bu Düzen Değişmeli” söylemiyle, CHP’yi yıllar sonra birinci parti durumuna getiren Ecevit, aynı zamanda sevilen bir şair ve yazardı. “Işığı Taştan oydum” ve “Bir Şeyler olacak Yarın” adlı şiir kitapları büyük beğeni kazanmıştı.