Geçenlerde, Karşıyaka’nın sevilen politikacılardan Sayın Rıfat Özer’le Alsancak İskelesinden Karşıyaka’ya gitmek için bindiğimiz yeni körfez vapurunun sinema salonu gibi büyük yolcu salonunda yolculuk yaparken, geçen Mayısta deniz turizmi için Karaburun sahilinin mavi sularına batırılan İzmirlilerin ve Karşıyakalıların unutulmaz anılarıyla dolu “Alaybey” vapurunun hüznünü yaşadım.
1990’lı yıllardı. İkinci Beyler Sokağında kırtasiye dükkânı bulunan şair bir dostumu ziyaret ettikten sonra konak’tan vapurla Karşıyaka’ya dönüyordum. Bir kaç gündür ardı arkası kesilmeyen şiddetli kış rüzgârları esiyordu. Çocukluğumdan beri belki yüzlerce kez yolculuk yaptığım Alaybey vapuru Karşıyaka’ya gitmek üzere konak İskelesinden körfeze açılır açılmaz azgın dalgalarla boğuşmaya başlamıştı. Yarı yarıya boş olan üst kattaki yolcu salonunda yolcular söz birliği etmişçesine suskundu. Herkes vapurun bordosuna vuran şiddetli dalgaların sesine ve etrafında uçuşan martların çığlıklarına kulak kesilmişti.
Karşımda orta yaşlı, saçları ve bıyıkları beyazlaşmaya yüz tutmuş, kılığı kıyafeti düzgün elindeki gazeteyi etrafa nefis bir koku saçan piposunu keyifli keyifli içerek okuyan bir yolcu vardı. Yanı başındaki Bond çantasına bakılacak olursa ya bir avukat ya da bir doktor olduğu anlaşılıyordu. Her haliyle işi düzeni yerinde Karşıyakalı bir beyefendiye benziyordu. Gıpta edilecek, imrenilecek bir görünüşü vardı. Ona baktıkça, işi düzeni yerinde olmak, dertleri, sıkıntıları kaygıları olmamak acaba nasıl bir şeydi diye düşündüm hep. Dertsiz, kaygısız, sıkıntısız, gelecekten endişe duymadan yaşamak herhalde güzel bir yaşam biçimiydi. Yoksa mutluluk denilen şey bu muyd? Onca yaşamım boyunca yakamı bırakmayan şansızlıklar, aksilikler olmasayd? Karşımda oturan beyefendininki gibi bir mutluluğu yakalayabilir miydi? Bilmiyordum. Kadere hiç inanmadım. İnsanların yaşamındaki farklılıkların bir tesadüfler zinciri olduğunu düşündüm hep.
Alaybey vapuru Karşıyaka iskelesine körfezdeki azgın dalgalar yüzünden güç bela yanaşabilmişti. İskeleye yanaşır yanaşmaz şiddetli bir sağanak başlamıştı. Vapurdan inince sırsıklam ıslanmamak için kendimi, iskelenin karşısındaki gençliğimizin unutulmaz anılarıyla dolu eski atlas sinemasının girişindeki santral kahvesine atmıştım. Sıcacık çayımı keyifle yudumlarken, sağanak yağmur altında Karşıyaka İskelesinde yolcularını bekleyen Alaybey vapurunun o büyülü siluetini onca yıldır hiç unutmadım.