İzmir, Türkiye'nin en önemli şehirlerinden biri… CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İzmir’e iki günlük bir ziyarette bulundu. 1. Günde yaptığı çalışmalar anlaşılan o ki, bu ziyaret, beklenen etkiyi yaratmaktan oldukça uzak kalmış.
Tarih boyunca farklılıkların, özgürlüklerin kenti olmuş. Peki, CHP'nin genel başkanı Özgür Özel bu kentin değerlerini ne kadar anlıyor, ne kadar yansıtıyor? Özel'in İzmir ziyaretleri, katıldığı TV programları, yaptığı açıklamalar derken, bir seçim kampanyası nasıl yönetilmemeli sorusuna canlı bir örnek oluşturuyor.
Özel, adeta İzmir ve aday Cemil Tugay'ı ağzından düşürmüyor.
Ancak bu, İzmirli seçmenin gönlüne girmek için yeterli mi?
Yapılan her atama, her strateji, her söz büyük bir titizlikle planlanmalı. Ancak Özgür Özel ve ekibinin bu konuda biraz daha ders çalışması gerektiği aşikar… Zira Özel, sanki CHP İzmir'de seçimi kaybetmek üzerine bir kampanya yürütüyor gibi bir izlenim bırakıyor. Bir yandan parti içinde, bir yandan İzmirliler arasında rahatsızlık yaratan açıklamalar yapması, bu eleştirileri haklı çıkarır nitelikte.
Bir politikacının en büyük gücü, halkı anlaması ve onlarla iç içe olmasıdır. Fakat Özgür Özel'in İzmir ziyaretleri ve açıklamaları, sanki İzmir'in ruhunu, İzmirlilerin ne istediğini, nelerden hoşlandığını ve nelerden hoşlanmadığını tam olarak kavrayamadığını gösteriyor. Bu da ister istemez "Acaba İzmir'e yabancı mı?" sorusunu akıllara getiriyor.
Seçim kampanyaları, sadece adayların reklamını yapmak, rakipleri eleştirmek üzerine kurulu olmamalı. Aynı zamanda halkın sesine kulak vermek, onların sorunlarına gerçekçi çözümler sunmak üzerine olmalı. Ancak görünen o ki, Özel'in kampanyası bu önemli unsuru göz ardı ediyor.
İzmir, Türkiye'nin en büyük üçüncü şehri ve siyasi bir laboratuvar olarak da önem taşıyor. Burada alınan sonuçlar, genel seçimler için de önemli ipuçları veriyor. Özgür Özel ve ekibinin, İzmir'in değerlerini, İzmirlilerin beklentilerini daha iyi anlaması ve ona göre bir kampanya yürütmesi gerekiyor. Aksi takdirde, bu seçim kampanyası, kaybedilen büyük bir fırsat olarak tarihe geçebilir.
Sonuç olarak, İzmir'in kalbi büyük, beklentileri yüksek...
Buca ve Seferihisar’da gerçekleştirilen toplantılar, beklenen kalabalığı çekemeyip, adeta semt buluşmalarına dönüşmüş. Peki, “CHP’nin kalelerinden” biri olarak kabul edilen İzmir’de, muhalefetin en büyük partisinin genel başkanı bu denli sönük kalması ne anlama geliyor?
Bir zamanlar, İzmir’de CHP mitingleri denildiğinde, meydanlar hıncahınç dolardı. İnsanlar, umutla, geleceğe dair sözlerle meydanlara akardı.
Ancak Özgür Özel’in İzmir maratonundan geriye kalanlar, ne yazık ki, bu anıları canlandırmaktan çok uzak.
Mitinglerin kalabalık olmaması, eski CHP’lilere yönelik eleştiriler, ardı ardına gelen rakip eleştirileri… Bu durum, Özgür Özel’in, sanki bir il başkanı gibi algılanmasına yol açıyor.
Sorun şu ki, Özgür Özel’in bu ziyareti, yalnızca İzmir’deki CHP tabanının değil, genel olarak Türkiye muhalefetinin içinde bulunduğu durumu gözler önüne seriyor. Bir yanda İzmir’in yüksek beklentileri, diğer yanda ise muhalefetin genel başkanı bu beklentilere yanıt veremeyen çabaları…
Özel, AK Parti’nin İzmir adayı Hamza Dağ’a yönelik eleştirileriyle gündemde yer alıyor. Ancak bu eleştiriler, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ı geride bırakıyor gibi. Bu da bize, 2019 İstanbul seçimleri öncesinde yaşananları hatırlatıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ekrem İmamoğlu’na yönelik eleştirileri, İmamoğlu’nun tanınırlığını artırmıştı.
Acaba Özgür Özel de aynı hataya mı düşüyor?
Özel’in, İzmir’deki bu tutumu, bir yandan partiden ayrılıp başka partilerden aday olan eski CHP’lilere yüklenmesi, diğer yandan yerel siyasete aşırı odaklanması, muhalefetin vizyonu ve seçmen üzerindeki karizmasını sorgulatıyor. Acaba CHP, İzmir’de açılış yapacak bir belediye bulamadığı için mi bu durumda?
Yoksa daha derin bir strateji mi var bu hareketlerin arkasında?
Şimdi soruyorum: Muhalefetin en büyük partisinin genel başkanı neden İzmir’de beklenen etkiyi yaratamıyor? İzmir’deki seçmen, siyasi atışmalardan ziyade, kente değer katacak, yaşam kalitesini artıracak projeler bekliyor. Özgür Özel ve CHP, bu beklentileri karşılayabilecek mi, yoksa muhalefetin kaybolan vizyonu mu bu durumun altında yatan asıl sorun?
Sonuç olarak: Siyasette tecrübe, hem içgörü hem de strateji gerektirir. Bir politikacının, özellikle de bir partinin genel başkan yardımcısının, seçmenle etkileşime geçerken kullandığı dil, ortaya koyduğu vizyon ve ele aldığı konular, o politikacının siyasetteki ustalığını gösterir. Özel'in açıklamalarının, siyasetteki tecrübesizlik olarak algılanması, muhtemelen bu bağlamda değerlendirilebilir.
Özgür Özel'in İzmir ziyaretleri ve yaptığı açıklamalar, siyasi stratejilerin ne kadar önemli olduğunu ve bu stratejilerin nasıl yürütülmesi gerektiğine dair geniş bir tartışma alanı açıyor. Siyaset, özellikle seçim dönemlerinde, her adımın, her kelimenin ve her kararın çok dikkatli bir şekilde planlanmasını gerektirir. Bu bağlamda, Özel'in bu ziyaretler sırasında yaptığı açıklamalar, siyasi deneyim ve strateji konusunda bazı soru işaretlerini beraberinde getiriyor.